Bill Maher domuz gribi ve evrimden söz ediyor. Süper komik, her zamanki gibi. Çeviri: El Maarri
https://www.youtube.com/channel/UCsvXC13vOyRknxZEr7NYVaQ
Richard Dawkins gençlere yönelik olarak Evren, Dünya, canlılar ve diğer birçok konuya ilişkin sorulara bilimle cevap verdiği son kitabı The Magic of Reality'deki "İlk İnsan Kimdi?" adlı bölümde bahsi geçen, gözle görülemeyen evrimi (diğer bir deyişle bakteri ve virüslerdeki kadar hızlı görülmeyen) kavrayabilmemiz için bir düşünce deneyi gerçekleştiriyor. Evrim sürekli devam eden bir süreç. Bu yüzden milyonlarca yıllık bir ağaç üzerinde sadece belli duraklardaki dallara bakarak çeşitli isimler veriyoruz: Homo sapiens (modern insan), Homo erectus, Homo neanderthalensis gibi... Hepsi bu zincirin bir devamı olduğundan ilk insan kimdi sorusu da anlamını yitiriyor. Önce bebek, sonra çocuk, sonra yetişkin, en sonunda da yaşlanmamız gibi bu kesintisiz süreç hep devam ediyor ve bebeklik, çocukluk vs. diye adlandırdığımız, ancak kendimizde göremediğimiz bu aşamaları fotoğraf karelerine aldığımızda bir ayrım yapabiliyoruz ancak.
Kitap bir yayınevi tarafından henüz Türkçe'ye çevrilme aşamasında.
Bu videoda dinlerin nasıl merakı köreltiğini, yetersiz cevaplar ile nasıl tatmin olduğumuzu ve asıl önemli olan şeyin diğer insanlar ile empati kurulması olduğunu anlatılıyor.
Bu videoda Celal Şengör kurbanın nasıl ortaya çıktığını herkesin anlayacağı şekilde anlatıyor. Kısacası anlatmak gerekirse simşek gibi doğa olaylarından korkan insanlar onu yumuşatmak için en değerli varlığı olan yemekleri şimşeğe sunuyor. Çünkü daha mantıklı başka bir şey aklına gelmiyor.
Programın tamamı: http://www.youtube.com/watch?v=KXvB547qq2c
2009'da TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi'ndeki Darwin skandalından (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/111...) sonra başlayan evrim tartışmaları ekranlara da yansımıştı. Celal Şengör ise jeoloji profesörü olmasına rağmen ilahiyat öğrencilerinin bilim ve evrim karşıtı (daha doğrusu ezberleyip geldikleri) sorularına ustalıkla cevap vermişti.
Programın başlarında Şengör'ün insanın evrimini anlatma çabalarına rağmen, soru-cevap bölümüne gelindiğinde eğitim sisteminin kurbanı bir neslin Dunning-Kruger sendromundan nasıl nasiplendiğine tanık olduk. Bu kısımdaki genç de konuyla ilgili en ufak bir bilgisi olmamasına rağmen bir bilim insanına kafa tutmak için ezber bellediği soruları kendinden çok emin bir şekilde soruyor ve sorularına tek tek cevap geldikçe daha da hırslanıyor. Konuyu öğrenmek ve anlamak için sormadığı çok açık değil mi? O salonda kulaklarını gerçeklere kapatmış kitlenin toplumun çoğunluğunu oluşturması da bir o kadar acı değil mi? Anlamaya ihtiyaç duymuyoruz, çünkü bize ezberletilenlerin güvenilir alanında olmak rahatlık veriyor. Gerçekleri anlamak içinse ayrı bir efor sarfetmek ve o konforlu alanı aşmak gerekmekte.
İsra Suresi 97: "Allah kime hidayet verirse, işte doğru yolu bulan odur; kimi de hidayetten uzak tutarsa, artık onlara, Allah'tan başka dostlar bulamazsın. "
Insanların takkeyle, sakalla, sivri şapkalarla, haçla dolaşıp, ateizmini kendine sakla demeleri ne kadar ironik. Artık biz ateistlerin de bu dünyada var olduğumuzu göstermemizin ve kendimizi ifade etmemizin zamanı gelmiştir.
Eğer tanrı varsa bu tanrı kibirli değildir. Kendi yarattığını aşağılamaz. Eğer varsa egoist değildir. Sırf ona inanmadığı için insanı cezalandırmaz. Insanları cezalandıracaksa hangi dine inandığına değil, iyi mi kötü mü olduğuna bakmalıdır.Elçisine recmetmeyi emretmez, elçisi 9 yaşındaki kızla evlenmez. Eğer tanrı varsa sonsuza dek yanacağını izleyecek kadar sadist ve acımasız değildir.